ROMANCI BURADA EY OKUR! – ÇAĞLAYAN ÇEVİK, 2017

ÇAĞLAYAN ÇEVİK 

Romancı, bir cinayetin evvelinde yaşanan, cinayetle ilgili, ilgisiz tüm hadiselerin anlatıldığı ve bunların öyle veya böyle birbiriyle bağlantılandırıldığı, kurgusu, anlatımı, temposu yerinde bir roman.

Bugüne kadar yayımlanmış herhangi bir Hakan Yaman romanı okumamış olan varsa, en kısa sürede okumalarını önererek söze girmek gerek. Çünkü daha İsrafil’in Kanatları adlı ilk kitabında iyi bir yazar, başarılı bir romancı olduğunu göstermişti Hakan Yaman. Fotoğraftaki Kadın’da çıtayı biraz daha yukarı çıkarıp üçüncü romanı Güz Kokulu Kadınlar’da ise seviyeyi korumuştu. Üç romanında da farklı anlatım, dil kullanarak oldukça zengin olay, kahraman çeşitliliği ile ihmal edilmemesi gereken, iyi bir yazar olduğunu göstermişti. Romancı adlı yeni kitabında yine farklı bir hikâyeye, anlatıma ve başarılı bir romana imza atıyor…

Thomas De Quincey’den ilham alarak edebiyatın bir dalı olarak cinayete, en azından sıradışı bir cinayet öncesi anlatımına, tanık oluyoruz. Cinayet, ilk anlatıldığı andan itibaren edebiyatın bir unsuru olabilmiştir. Bu anlatılan, ya cinayetin öncesidir, ya sebebidir, ya sonrasıdır, ya tam cinayet anıdır, ya failidir… Ölmüş olan bile sonrasında nasıl bir cinayete kurban gittiğini anlatır, anlatıcı sağolsun! Cinayet her anıyla, her biçimde anlatılabilir. Belki de bu sayede cinayetin anlatıldığı metinler en insana dair olan metinler olduğu gibi, çeşitliliği itibariyle aşk romanlarına veya diğer başka konulara oranla daha büyük çeşitlilik gösterirler! Dolaylı olarak baktığımızda Suç ve Cezabizi niye bu kadar büyülesin ki yoksa…

Tarihsel olarak işlenen ilk günah; sebebinden müsebbibine, yenen meyveye kadar türlü çeşitlilikle karşımıza çıkar. İnancına, ülkesine, hatta mitolojisine göre değişir içerdiği birçok unsur. Ancak yeryüzünde işlenmiş ilk cinayetin anlatıldığı Habil-Kabil kıssasında, daha öncesinde Sümer ve diğer birçok Doğu mitolojisinde anlatılar ortaklık gösterir. O vakitten beridir cinayet, yani bir insanın bir başkasının hayatına son vermesi olayı, defalarca kere ve her seferinde farklı bir biçimde anlatılmıştır. Tıpkı, Hakan Yaman’ın yeni romanında yaptığı gibi… Ancak Yaman cinayet anını değil, öncesini anlatır. Hem de yıllar öncesinden başlayarak. Romancı’nın kahramanı, yani anlatıcımız; “Bu sabaha kadar çifte cinayetten aranıyordum, artık aranmıyorum, ama hâlâ korkuyorum” diyerek iki cinayetin faili olduğunu itiraf ederek söze giriyor. Sonra devam ediyor; “her şeyi anlatacağım size, olanları öğreneceksiniz; öğrenince de benden nefret edecek, tiksineceksiniz.” Bu açıdan en büyük talihimiz, cinayeti işleyen anlatıcının aynı zamanda bir roman yazarı olması. Hakan Yaman’ın Romancı’daki kurmaca oyunları ve mutlak sona giden dolambaçlı yol kullanımı bu sayede devreye giriyor zaten. Demek istediğim, Romancı Hakan Yaman’ın olduğu kadar, anlatıcı yazarımızın da, mevzu bahis cinayeti anlatırken kullandığı teknikler, anlatım biçimleri, kurmaca unsurları sıkı bir örgü şeklinde iç içe geçmiş halde karşımıza çıkıyor…

“Şimdi size nedenini anlatacağım”
2000’li yılların Türkiyesi’nde yaşayan anlatıcı/yazarımız halihazırda romanları yayımlanmış, edebiyat çevrelerinde iyi bilinen bir yazardır. Ancak gelin görün ki, has edebiyat peşinde kalem oynatan ve diğer yoldaşları gibi geniş kitleler tarafından anlaşılmayan, hatta okur nezdinde yaşarken unutulmuş bir kahramanla karşı karşıyayız. Daha ilk cümlesiyle çifte cinayetin faili olduğunu belirttikten sonra meşhur cümlesini kurar, “şimdi size nedenini anlatacağım”. Anlatıcı/yazarın okura çektiği ilk numara burada başlar; zira romanın sonuna kadar tam olarak hangi iki kişiyi öldürdüğünü, neden öldürdüğünü, nasıl öldürdüğünü anlatmasını beklemeye başlıyoruz…

Hakan Yaman’ın anlatıcı/yazarı, Romancı’da benzer cinayet anlatılarına referanslarda bulunurken aslında ne kadar iyi bir yazar ve has edebiyat kalemi olduğunu göstermek için türlü anlatım oyunlarına başvuruyor. Öyle ki her bölümde aslında iç içe geçmiş farklı kısa romanlar kaleme almış gibi anlatıyor her şeyi. Birbirinin devamı olduğu kadar farklı konuları da işliyor. Yazarlık durumundan yazmasaydım çıldıracaktım sancılarına, iyi edebiyattan ne anladığından cinsellik baharatı kıvamında aşk oyunlarına, baba-oğul ilişkisinden yalnız adam tipine, yasak aşktan ayrı dünyaların insanlarına kadar pek çok popüler roman unsurunu da metnin arasında kullanarak küçük küçük parçaların oluşturduğu büyük bir anlatıya imza atıyor. Israrla bunun bir roman değil, kendi başından geçen gerçek olaylar silsilesi olduğunu belirtiyor anlatıcımız. Yani meşhur hayatım roman efsanesini, bizzat roman yazarı olarak uygulamaya geçiriyor…

Anlatıcı/yazar romanda kimi gerçek isimleri açıkça kullanırken, kimi hayali isimler aracılığıyla okurunu roman boyunca “acaba bu kez kimden bahsediyor” diye düşündürüp duruyor. Romanda metin boyunca sürekli olarak anlatıcı/yazarın söz konusu cinayetleri işlemesine sebebiyet veren hadiseyi anlatmasını bekliyoruz. Cinayetin evveli var, cümlesinden sonra karşımıza önce gizemli bir hayran veya okurdan anlatıcı/yazarımıza gelen zarflar içindeki kartpostallar çıkıyor. Yazarımız bu kartpostalların içinde gizli bilmeceyi/sırrı çözmeye çalışıyor uzun bir süre. Bu sırlar sırasıyla Tanpınar’ın bir dönem oturduğu ev, sonra Kemal Tahir’in okuduğu okul, Şeyh Galib’in bir dönem oturduğu ev, Orhan Kemal’in kısa bir süre yaşadığı ev, ardından Peyami Safa’nın mezarı, son olarak Yahya Kemal Beyatlı’nın okulu, mezarı ve nihayet Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Akif Ersoy’a kadar ilerleyen bir çizelgede yazarları karşımıza çıkarıyor. Anlatıcımız hem bu isimlerin en küçük mısralarını bile ezbere bildiğini hem de eserlerinden hayatlarına kadar pek çok bilgiye hâkim olduğunu sergilerken diğer taraftan farkında olmadan bir tuzağa düşüveriyor…

Romancı’nın sahip olduğu kurmacanın alamet-i farikalarından biri, okuru mutlak ve beklenen sona mümkün olduğunca dolaştırarak götürmek olduğu ortada. Basit ifadeyle söylemek gerekirse; sağ kulağını sağ eliyle değil, sol eliyle ve kafasının arkasından tutuyor. Bunda hiçbir sorun yok elbette. Ancak okura yönelik hatırlatmaların bir noktadan sonra sayıca çoğalması durumu var ki, Yaman’ın bu tekrarı biraz fazla kullandığını söylemek mümkün. Zira öyle veya böyle anlatıcı/yazarın okuru kadar Yaman’ın da okuru olan bizlerin bu kadar çok hatırlatmaya ihtiyaç duyduğunu sanmıyorum. Tabii kahramanı gibi; kaleme aldığım has edebiyat metinleri, iyi romanlar bu memlekette hak ettiği değeri bulmadı, ben de satmak istiyorum, en azından bir tarafım bunu istiyor, diyorsa ayrı(!) Zira okuru kısa sürede onun ve anlatıcı/yazarının ne yapmak istediğini anlayacaktır.

Romancı, bir cinayetin evvelinde yaşanan, cinayetle ilgili veya ilgisiz tüm hadiselerin anlatıldığı ve bunların öyle veya böyle birbiriyle bağlantılandırıldığı, kurgusu, anlatımı, temposu yerinde bir roman. En başta söylediğimiz gibi Hakan Yaman’ın ihmale gelmez bir roman yazarı olduğunu bir kere daha ispatlayan, usta işi bir kitap.